2012–2013 Adlı Yıl açılış programına hoş geldiniz, her birinizi şahsım ve Düzce Barosu adına saygı ile selamlıyorum.
Konuşmama Hazreti Mevlana’nın bir sözü ile başlıyorum. İnsan da Güzel olan yüzdür, yüzde güzel olan gözdür, ama insanı insan yapan ağızdan çıkan sözdür.
Aramızdan ayrılarak Hak’kın rahmetine kavuşan değerli meslektaşlarımızı, yargı mensuplarını ve son zamanlarda sayıları giderek artan aziz vatan şehitlerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyor, gazilerimizin acılarını paylaşıyorum, milli birlik ve beraberliğimize yönelik her türlü terörü ve sinsi destekçilerini bir kez daha buradan lanetliyorum.
Düzce Valiliğine atanan Sayın Adnan Yılmaz beyefendiye, Garnizon Komutanlığına atanan Jandarma Kıdemli Albay Sayın Ramazan Akçay’a, Düzce Adliyemiz ve Mülakat adliyelerimize atanan değerli hakim ve Cumhuriyet Savcılarımıza, mesleğe başlayan avukat arkadaşlarıma, adli personele, yeni görevlerinde başarılar diliyorum.
Öncelikle Yargı sorunlarının bu kürsüden sadece adlı yıl açılışlarında dile getirmekle çözülemeyeceği, yargının tamamlayıcı unsurlarının daha geniş ve farklı zamanlarda bir araya gelmesi gerektiğini düşünüyorum.
Avukatlık mesleği 1136 sayılı yasa ile bir kamu hizmeti olarak düzenlenmiş ve avukatlar da kamu görevlisi olarak kabul edilmişlerdir. Meslektaşlarımız bugün çok zor şartlar altında kutsallığına inandığımız savunma mesleğini ifa etme gayreti içerisindedirler. Avukatlık Kanunu’nun 2. maddesi ile açıklanan yasal zorunluluğa rağmen meslektaşlarımız bazı kamu kurum ve kuruluşlarında sırf avukat olmaları nedeniyle farklı davranışlara tabi tutulmakta bazılarında ise görevlerini serbestçe yapmalarına engel olunmakta kimi zaman da sırf görevlerini yapmalarından dolayı vatandaşların saldırılarına maruz kalmaktadırlar. Yeni adli yılda bu tür hadiselerin tekrar etmemesini temenni ediyorum.
Hak arama özgürlüğünün olmazsa olmazı, savunma hakkı ve özgürlüğüdür.Yargı kademesinde savcılar ve hakimler gibi avukatların da serbest ve özgür olması gerekir.Bu yargı açısından elzemdir.Aksi halde doğru ve adil yargılamadan söz edilemez.Avukatlar yargı kademesinde söz sahibi olmaları,sanki onların şahsi istekleriymiş gibi veya kompleksleriymiş gibi algılanmaktadır.Oysa bu talepler bireylerin hak ve özgürlüklerinin güvencesinin sağlanmasına yöneliktir.
Adalet bakanlığı istatistikleri incelendiğinde çağdaş ülkelerle kıyaslanmayacak sayıda tutuklu, cezaevlerinde bulunmaktadır. Yılardan bu yana bu durumdan rahatsız değilken, makam sahibi kişiler bu sayıya dahil olmaya başlayınca Hakimlerin tarafsızlından bahsedilmeye başlanmıştır. Bizce doğru olan hiç ayırım yapmaksızın tutuklu oranının sorgulanmasına başlanmalıdır. Tedbir niteliğindeki tutuklamanın, cezalandırmaya dönüştürülmesi maalesef ülkemizde açısından Hukuk devletinde büyük yaralar açmaktadır.
Son dönemlerde mevzuatımızda çok önemli değişiklikler yapıldı. Türk Medeni Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Türk Borçlar Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Ticaret Kanunu gibi. Yeni bir anayasa ise gündemin ilk maddesini oluşturuyor. Her zaman söylediğimiz gibi, tekrarla bir kez daha söylüyoruz; önemli olan mevzuat değil uygulamalardır. En kötü kanun iyi uygulayıcıların elinde olumlu, en iyi kanunun ise kötü uygulayıcıların elinde olumsuz sonuçlar verebildiği bilinmektedir. Ülkemizde son dönemlerde yapılan adliye sarayları, adli işleyişin teknoloji ile uyumlu hale getirilmesi hatta bu konuda Avrupa’da örnek gösterilmesi, hâkim ve savcıların özlük ve mesleki alanlarındaki iyileştirmeler, kendileriyle ilgili karar sürecine, katılım imkânının sağlanması takdire şayan hususlardır. Olumlu gelişmeleri sağlamanın elimizde olduğuna başta kendimizin inanması gerekir. İddia makamı olan savcının iyi hazırlanarak yargıya en mükemmel iddianame ile çıkması gerekir. Savunma makamı olan avukatın iyi hazırlanarak yargıya en mükemmel savunmasını sunması, hüküm makamı olan hâkimin de sunulan iddia ve savunma doğrultusunda hakkaniyete en uygun kararı vermesi gerekir. Uygulamada savunma aleyhine işleyen yargısal faaliyete son verilmelidir.
Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında belirtilen silahların eşitliği ilkesi öz de ve şekilde uygulanmalı, kimi zaman iç içe geçen iddia ve yargı makamlarının birlikteliğine son verilmelidir. Savunmanın gerçek anlamda (özellikle ceza yargılamasında) kendini ifade etmediği bir yargılama faaliyetinin, adil olmayacağı kanaatindeyiz.
Cumhuriyet tarihinin belirli evrelerinde ve özellikle 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997, 27 Nisan 2007 ve artçı bildiriler hep kutsanmış ideoloji ve kutsanmış devlet anlayışı ile ülkemizdeki adli, idari ve siyasi yapıyı belirledi. Bu müdahaleler sonucunda yaşanan süreç bir zihniyet oluşturdu. Yargı yerlerine de sirayet eden bu zihniyetin artık son bulması gerekiyor. Bu zihniyetin son bulması için hak ve özgürlüklerin en önemli güvencesi olan hak arama özgürlüğünün yargı kademesinde korkusuzca, doğru ve özgürce yer bulması ile mümkün olabilir. Hak arama özgürlüğünü onlar adına kullanan savunma temsilcisi avukatların, yargı diyalektiğine etkin katılmaları mutlaka gereklidir. Barolar olarak Anayasa’yı Hazırlama Komisyonu’na sunduğumuz Raporlar da; “Yargılama erki iddia, savunma ve karar süjelerinden oluşmakta olup, bunların faaliyeti eşitlik ilkesine dayanır. Savunma yargının kurucu unsurudur” şeklindeki bir düzenlemeyi önerdik. Böyle bir düzenleme ile Ülkemizde etkili, kaliteli, dengeli ve adil yargılama faaliyetini gerçekleştirebiliriz.
Savunma olmadan yargılamanın olamayacağını, adalet için avukatın zorunluluğunun unutulmaması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak isterim. Bu vesile ile avukatlık mesleğin yeni hazırlanacak anayasada mutlaka yargı bölümünde düzenlenmelidir. Türkiye Barolar Birliğince hazırlanan Avukatlık yasası taslağının Mecliste bir an önce geçmesi biz avukatların dileğidir. Ayrıca CMK görevlendirilmesindeki ücretlerin Avukatlık asgari ücreti seviyesine çıkarılması gerektiği düşüncesindeyim. Gerek Uzlaşmacı gerekse arabuluculuk görevleri, pozitif yönde en iyi şekilde yine meslektaşlarımın yapacağı kanaatindeyim.
Adli ara verme ile Hakim ve Savcı tayinlerinin zamanlaması arasındaki uygulamadaki aksaklıktan dolayı 2 hatta 3 ay mahkemeler hakimsiz kalmaktadır. Bu aksaklığın yanında duruşmaların saatinde alınamaması ve personel eksikliğinin de giderilmesini temenni ediyoruz.
Yeni adli yılınızı tebrik ediyor, ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini diliyorum. Bu sene içinde başlanacak olan Düzce adliyemizdeki Mahkeme Yönetim Sisteminin de hayırlı olmasını diliyorum.
Hafızalarımızda kalması açısından güncelliğini koruyan veciz bir sözle konuşma ma son veriyorum,
Herkes için adalet, adalet için avukat.
Saygılarımla.
Av.Ali Dilber
Düzce Barosu Başkanı